20 Kasım 2012 Salı

Çünkü ayrılık da sevdaya dahil..

..ama çirkeflik değil..

Hayatta ilişkiler de dahil olmak üzere hiçbir şey sonsuz değil..Hayatın kendisi sonsuz değil ki..Bitiyor, o hiç bitmez dediğiniz, o en büyük, o en tutkulu aşk bir gün geliyor ve bitiyor. Yanınızda yatan insan size yabancılaşıyor..siz birden bire o içinde bulunduğunuz hayata yabancılaşıyorsunuz..işte tam da bu noktada taraftalardan biri, çok şanssızsanız iki taraf da birden bire bambaşka bir insana dönüşüyor, birden bire o senelerce sevdiğiniz insanın içinde nasıl bir canavar gizlendiğini ve aslında o insanı ve kendinizi hiç tanımamış, tanıyamamış olduğunuzu farkediyorsunuz..

Kadının doğasında mutluluğunu da, mutsuzluğunu da bağıra bağıra ve herkese duyuracak şekilde yaşamak var maalesef..nasıl ki çok mutlu olduğunda bunu herkes görsün, herkes bilsin, herkes imrensin istiyorsa, acı çektiğinde de bunu herkes görsün, herkes bilsin, herkes destek olsun-hak versin istiyor. Bu yüzdendir ayrılık acısı yaşayan kadının kapı kapı dolaşıp ne kadar da şerefsiz, ne kadar da ahlaksız bir adama 'kandığını' anlatması, ve 'bunları hiç haketmediğini' ..

- haksız mıyım komşum sen söyle, ben bunu hak edecek ne yaptım?? saçımı süpürge ettim o şefersize, karşılığı bu  mu olacaktı??

+ haklısın komşum, çok haklısın..

- ama bak gör sen sürüm sürüm süründürüceem o iti, bana yaptıklarını fitil fitil burnundan getiricem, yapmazsam bana Nebahat demesinler, bak gör neler neler yapıcam ben ona..

her kalbi kırık ve de çirkef kadının repertuarında bu cümle bulunuyor efendim, duyduğunuz yerde kaçın, zira sizi de o çirkefin içine sürüklemesi an meselesi..sonu gelmez bir sinir harbinin ortasında bulursunuz birden kendinizi, her gün yeni vukuatlar, dinmek, bitmek bilmez kuyruk acısı, her gün intikam çığlıkları..ve bu aylarca sürebilir, sonu daha başından bellidir gerçi..bu hikayenin sonu hep 

- aman ne uğraşıcam onunla, Allah'ından bulsun it..

diyerek biter..çünkü kimsenin burnundan fitil fitil getirilecek bir şey olmadığı gibi, kendi hariç hiç kimsenin sürüm sürüm sürünmediğini ve hayatına devam ettiğini er ya da geç farkeder kadın (Demet Akalın'ın bunu hala farketmemiş olması bu genel kuralı bozmaz) Erkek kendine yeni bir hayat çizmiş, belki yeniden aşık olmuş ve devam etme kararı almıştır..evet bu noktada ve de yapacak hiçbir şey kalmamışken devreye tevekkül girer..ben elimden gelen her türlü çirkefliği yaptım, her yerde onun beş para etmez bir adam olduğunu anlattım, onun yeniden ilgisini çekebilmek, onu ayağıma getirmek için yapmadığım numara kalmadı, hatta 'Nebahat intihar etmiş duydunuz mu' haberini bile saldım bilerek ortalığa, ee benim yapabilecek bir şeyim kalmadı, gerisi Allah'a kalmış, yüce rabbim en güzelinden verir onun belasını..

çirkef kadının tevekkül anlayışı da çirkef oluyor ne yapalım..

peki ya erkek??

Erkek aslında daha sessiz, daha sakin yaşar ayrılığı..daha ağır..Elinde rakı kadehi, fonda 'ben seni unutmak için sevmedim' çalarken efkarlanır bazı bazı 'ah ulan Nebahat, çok sevmiştim lan ben seni' der, belki o kafayla kapısına dayanır (istisnadır bunu yapan) ama genel olarak daha umursamaz bir tavır takınır ve dışardan görünen odur ki, daha 'hafif' atlatır..ve ayrılık döneminde üretken olur erkek..kadın bütün enerjisini ne kadar da haklı olduğunu ispata harcarken, erkek kendini işine verir..Kadın sanatçıların çoğu (istisnalar var elbette) ayrılık dönemlerinde 'kuyruk acısı' temalı zırvalar üretirken örneğin, en güzel aşk şiirleri, en güzel müzik eserleri, en güzel romanlar, en güzel tablolar erkek sanatçıların aşık ve acılı dönemlerine denk gelir hep..

Gerçi kadın, erkek farketmez..insan mutlu dönemlerinde değil, hep acı çektiği dönemlerde üretebiliyor..

Ama, ama bir de işte ayrılıkta çirkefleşen erkek modeli vardır ki, evlerden ırak..

höykürmelerine 'senden nefret ediyorum'la başlayıp, 'midemi bulandırıyorsun, senden iğreniyorum' la bitiren modelleri mevcuttur..

Tam da bu noktada sorarlar tabii adama mideni bulandıran bir kadını nasıl aldın sen senelerce koynuna, o kadar aşık olduğun, o kadar sevdiğin kadın hangi ara mideni bulandırır oldu, sevgin hangi ara bu kadar şiddetli bir nefrete dönüştü? 

işin en trajikomik tarafı da, ayrılıkta bu denli ayarı şaşan erkeklerin evet tam olarak o 'sürüm sürüm süründürülecek erkek' kategorisine dahil olmalarıdır..Acısını ne kadar açık ve herkesin gözü önünde ve de en rezilinden yaşıyorsa bir erkek, o kadar geri dönmeye müsaittir aslında..o midesini bulandıran kadına tekrar sarılabilmek, ona tekrar dokunabilmek için can atmaktadır, sabah akşam kapısının önünden ayrılmamaktadır ve fakat ama gittiği her yerde de ne kadar ahlaksız bir kadın olduğunu anlatmaktan geri kalmamaktadır..

intihar'la ilgi çekmeye çalışan, şiddete başvuran, kendine ve/ya da kadına zarar veren, işi cinayete kadar götüren modelleri var tabii..bu en uç örnekleri bir kenara bırakırsak, benim görüp görebileceğim en rezil, en ucuz ve çirkef numara (ki ne yazık ki işe yaradı) ayrıldığı kadına 'söyleyin ona, ben hayatıma devam ediyorum, yanımda bir kadın görürse hiç şaşırmasın, bundan sonra hiçbir şey ihanet sayılmaz' haberini göndermekti..

o noktaya kadar sakinliğini koruyan, bitti, ayrıldık, bir daha olmaz diyen kadın önce erkekle buluşmayı ve 'kozları paylaşmayı' kabul etti, çok uzun sürmeden de barıştı..

bana da 'mideni bulandıran bir kadına nasıl sarılabiliyorsun tekrar', 'midesini bulandırdığını iddia eden bir adamı nasıl öpebiliyorsun tekrar' sorusunu sormak kaldı..

nasıl ki usul usul sevmek marifet gerektiriyorsa ve benim gözümde makbülü de buysa, usul usul ayrılmak, usul usul acı çekmek de marifet gerektiriyor..

nasıl ki herkes sevmeyi beceremiyorsa, herkes ayrılmayı da beceremiyor..

usul usul ve birbirinizi yormadan sevip sevileceğiniz, ayrılıktan uzak günler sizin olsun efendim ^^

bitutam


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder