30 Kasım 2012 Cuma

Ben seviyorsam sen bahanesin..











Aşk bir bencillik halidir..Tabii ki karşılığını görmek güzel, ama aşk her zaman tek kişilik yaşanır..Önemli olan bizim duygularımızdır, bizim hissettiklerimiz, bizim aşkımız..nasıl ki bir insana zorla sevdiremezseniz kendinizi, zorla da sevmekten vazgeçiremezsiniz, ne kadar itseniz de..

Her şey birden bire olur..Nasıl olduğunu anlayamaz, anlam veremezsiniz..Bir açıklaması yoktur, bir cevabı yoktur 'neden o?' sorusunun..Hatta bazen 'keşke, keşke elimde olsa, keşke kontrol edebilsem, keşke bastırabilsem, yok edebilsem bu duyguyu' dersiniz ama olmaz, yapamazsınız..Aşk kontrol edilemeyen tek duygudur..

Ve aşk hiç beklemediniz bir anda gelip sizin yüreğinize 'sev!' emrini verdiğinde, karşınızdaki insan sadece bahanesi olur..

Sonra da bu 'bahane'ye en güzel anlamları yükleriz, onu en güzel şekilde görürürüz..o özeldir, tektir, o aşktır..

Bu bencil duyguda bizim algılarımızdır önemli olan..Aynı olayı siz çok farklı ve özel algılarken örneğin, aşık olduğunuz kişi için çok farklıdır, belki o kadar özel değildir, belki çok sıradandır..çok şanslıysanız onun için de özel ve güzeldir ama yine de farklıdır, onun bakış açısı farklıdır zira..onun algısı farklıdır..Nasıl ki o sizin bahanenizse, siz de onun için bahanesinizdir..onun yaşadıkları da ona özeldir..

Aşkı hep 'sabit odaklı objektif' ile  fotoğraf çekmeye benzetirim..Fotoğrafla ilgilenenler bilir, sabit objektifle fotoğraf çekmek hareket gerektirir..çekmek istediğimiz objeyi durduğumuz yerden 'zoom'layarak yakınlaştıramayız..bizim ona yaklaşmamız, bizim açımızı değiştirmemiz gerekir..emek harcamamız..en iyi açıyı bulana kadar da devam ederiz, yaklaşırız, uzaklaşırız, eğiliriz, en uygun ışığı ararız..ve işte sonra bizim gördüğümüz şekli ile o en güzel fotoğrafı çekeriz..

Hiç başınıza geldi mi bilmem, hani bir fotoğraf karesi görürsünüz, ya da bir filmde çok hoşunuza giden bir yer, illa oraya gidip kendi gözlerinizle görmek istersiniz de, gidince de verdiğiniz tepki 'bu mudur?' olur..o fotoğrafı, ya da o sahneyi çeken kişi ile yakaladığınız kadraj aynıdır ama, bakış farklıdır..o aşkla bakmış, aşkla çekmiştir o kareyi..

Aslında tek bir gerçek vardır. O obje, yer, kişi hep aynıdır da, bizim perspektifimiz değişir..O gerçek bizim nerden baktığımıza göre şekillenir..aşk belki biraz da optik yanılgıdır..'etkili perspektif'..görmek istediklerimizi gösterir bize aşk, güneşi avucumuzda tuttuğumuza inandırır..

Aşk hallerinde o kişiye en güzel, en özel açıdan bakarız..Gülüşü yüzlerce insana çok sıradan gelebilecek olan kişi, bizim için dünyanın en güzel gülüşüne sahiptir, en güzel ellerine, en güzel ses tonuna..en güzel o bakar, en güzel o kokar..biz öyle görmek istediğimiz için o öyledir..Biz sevdiğimiz için o 'özeldir'..Bizim sevgimizdir onu bu kadar özel, bu kadar güzel, bu kadar farklı kılan..Siz o kişinin en mükemmel halinin fotoğrafını kazımışsınızdır beyninize, yüreğinize..dışardan bakan birinin vereceği tepki belki de sadece 'bu mudur?' olacaktır..

Çok sevdiğim bir arkadaşım sevgilisi ile ilgili 'dünyanın en güzel çay içen adamı' diyor, onun o çay bardağını tutuşu bile bambaşkaymış ona göre..ben buna aşk diyorum..nasıl ki onun sevgilisi çok güzel çay içiyorsa, sizin sevgiliniz de belki en güzel sigara içen adam/kadındır..ya da en güzel 'sevgilim' diyen..en güzel 'sevdiğim' diyen..başkalarına itici gelecek herhangi bir davranışı sizin gözünüzde çok çekicidir, sizin başka bir insanda çok itici bulacağınız herhangi bir huy, ona gelince hiç rahatsız etmez..siz istediğiniz için bu böyledir ama..yoksa o rahatsız edici davranış hala orada duruyordur, sizi hala başka insalarda rahatsız ediyordur, çünkü onlara bakarken en güzel açıyı arayıp bulmamışsınızdır..onlara aşkla bakmıyorsunuzdur..

Bu yüzdendir bir çok dilde 'güzellik görenin gözündedir' sözünün bulunması, ve bu yüzdendir 'uğruna çöllere düştüğün Leyla bu mu?' sorusuna, Mecnun'un 'siz onu bir de benim gözümle görün' cevabını vermesi..(Aynı hikayenin Ferhat ile Şirin versiyonu da vardır, kişiler değişse de aşk aynıdır zira

Hani hep Mecnun mecnun olur muydu Leyla olmasa diye sorarlar ya, peki Leyla, Leyla olur muydu Mecnun olmasa?..gül maşuk olur muydu, bülbül olmasa? Peki ya sen bu kadar özel olur muydun benim aşkım olmasa?

Ve fakat aşık olduğumuz kişiye gösterdiğimiz ilgi, sevgi o kişiye bir nevi çektiğimiz o mükemmel fotoğrafı göstermek gibidir..kendisini öyle muhteşem bir açıdan görür ki o karede, aslında bunun bizim bakış açımız olduğunu unutur..kendi gerçekliğini unutur..tam olarak bu noktada hırpalamalar başlar işte..o kusursuzdur, mükemmeldir, vazgeçilmezdir..sevilmeye değer tek kişidir..sevmeye ihtiyacı yoktur, karşılık vermeye..çünkü onu herkes sever, bizim sevgimiz o kadar da özel değildir, biz olmasak da bir başkası aynı sevgiyi verecektir ona..bilmez ki aslında o sadece bahanedir..bilmez ki aşıkın maşuka ihtiyacı yoktur..

Kibrinden o fotoğrafın bizim gördüğümüzü yansıttığını unutanlaradır adı gibi aşık Veysel'in feryadı, isyanı; 'güzelliğin on par' etmez bu bendeki aşk olmasa'..

Yüreğinize söz geçiremezsiniz evet, aşka söz geçiremezsiniz ama size o 'sev!' emrini veren aşk bir gün gelir yorulur, bir gün 'vakti geldi artık bu yürekten gitmenin' der, 'yeterince konakladım bu yürekte, vakti geldi' der ve gider..giderken de yüreğinize 'yeter!' diye fısıldar..yeter yandın, yeter kanadın, yeter dayandın benim bu yok edici ateşime..yeter..

Ve aşk sizden gittiğinde o gülüş yine milyonlarca insanın gülüşüne benzer..Aşk sizden gittiğinde artık o da 'herkes gibidir'..

Nasılsa öyle yaşanacaktı

Söylenecek bir bahane hep vardır;
Ha bugün yalnız
Ha günün ötesi
...Seni sevmek
Beni harcamak olmayacaktı.

Sana yüklediğim anlamları
Senmişsin gibi düşünme,
Aldanırsın.
Sen o anlamlarla
Sadece bende varsın.

Ben seviyorsam
Sen bahanesin 

                                                          (Özer Bal)






Anlamlı günleriniz olsun.. 


bitutam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder